Gizem Moral Kunter, "MB’nin stratejisi, enflasyonda iyileşme sağlanana kadar sıkı politikasını sürdürmek. Burada kritik konu maliyet enflasyonu. Artan kur ortamında üretim girdi maliyetlerinin artması maliyet artışından kaynaklı enflasyonu yukarı yönde tetikleyebilir. MB’nin bugün yılsonu enflasyon tahminini % 8,4’ten % 13,4’e yükseltmesi de bu kritik noktaya dikkat çekiyor. Bu nedenle ikincil piyasa mekanizmasıyla bankaların kaynak çeşitlendirme yoluna gitmeleri için daha hızlı harekete geçilmeli. Artık konutta sermayesi güçlü olan firmaların dönemi başlıyor. Ucuz arsa temini ise yeni hükümet yönetiminin sektöre ilişkin gündeminin ilk sırasında olmalı. Ancak buradaki kritik nokta ise maliyet enflasyonu. Özellikle artan kur ortamında üretim girdi maliyetlerinin artması maliyet artışından kaynaklı enflasyonu yukarı yönde tetikleyebilir. MB’nin bugün açıkladığı yılın üçüncü enflasyon raporunda yılsonu enflasyon tahminini % 8,4’ten % 13,4’e yükseltmesi de tam olarak bu kritik noktaya dikkat çekiyor. Faiz oranlarının yükselen seyri, talebi daralttı. Her ne kadar markalı konut üreticilerinin 30 Haziran’a kadar sürdürdükleri kampanyalar, Haziran’da konut satışlarını bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 22,4 artırarak 2017 Eylül ayından bu yana konut satışlarında en hızlı yükseliş oranını yaşatsa da, üreticilerin elinde belli bir konut stoğu birikimi görünüyor. Endeksa verilerine göre, sektörün nabzını elinde tutan İstanbul’da satılmayı bekleyen 220 bin 771 konut mevcut. 1,5 yılda satılan 347 bin 702 konuta rağmen satılması gereken konut sayısı hâlâ yüksek. Aynı şekilde yatırım amacıyla konut talebinde bulunanlar için de hem konut fiyatlarının eskisi kadar hızlı artmaması, hem de alternatif finansal araçların getirilerinin konut toplam getirisinin üzerinde olması nedeniyle satışlarda yavaşlama eğilimi hakim. Bunlarla birlikte önümüzdeki dönem, sermaye kuvvetli geliştiricilerin varlıklarını devam ettirecekleri bir dönem. Stok fazlası gelişmekte olan bölgelerde bile yaşansa, fiyatlar ‘sınırlı seviyede’ artma veya düşme grafiği izliyor. Fikirtepe, arz fazlalığı ile başı çeken ilk bölge. Yine örneğin Beyoğlu, Kartal-Maltepe, İstinye-Tarabya, Kadıköy-Göztepe gibi ilçelerin arzın talepten yüksek olduğu bölgeleri baz alınmak kaydıyla fiyat düşüşleri gözlenebiliyor. Yeni projeler özelinde bakarsak, hem dolar kuru nedeniyle inşaat maliyetlerinin sürekli yükselmesi hem de arsa maliyetlerinin yüksekliği ve arsa kıtlığı nedeniyle fiyatların yeni projelerde düşeceğini öngörmüyoruz. Fiyat düşüşü, yine pazarlıkla ikinci elde ve arzın talebin çok üzerinde gerçekleştiği, proje yığını olan belli başlı bölgelerdeki projelerin birinci ve ikinci ellerinde karşımıza çıkmaya devam edecektir. Mevcutta banka kaynaklarının % 65’i mevduata dayalı ve bunun da % 90’ı 3 ay ve daha kısa vadeli mevduatlar. Bu haliyle mevduatın en büyük sorunu kısa vadeli olması. Dolayısıyla sistem içinde kısa vadeli fonlama ile konut gibi ortalama vadenin 8 yıl gibi uzun vadeli olduğu bir sektöre kredi kullandırılmaya çalışılıyor” diye konuştu. Bilançolardaki bu vade uyumsuzluğu sorununu aşabilmenin yolunun bankaların kaynak yapılarını farklılaştırmasından geçtiğini kaydeden Kunter, “Bu da her ülke piyasasında uygulanan sistem olan ve bizim de 2007 yılında yürürlüğe aldığımız, menkul kıymetleştirmeden geçiyor. Bu uzun vadeli bir çözüm ama özellikle konut tarafında mevcut koşullarda bu şekilde ilerlemek gerekiyor. “İkincil piyasa mekanizması olursa, ‘Emeklilik fonları topladıkları fonun yüzde 10-15’ini mortgage sektörüne yatırabilir’ denirse taze kaynak girişi olur ama daha önemlisi yatırımın yurtdışından gelmesi… O da Türkiye’nin genel algısının yükselmesiyle yakından ilişkili.” şeklinde konuştu